geometri terimlerinde ”kenarlı” anlamıyla kullanılan bir söz. [sıfat] Bol ve güçlü olarak çıkan veya fışkıran ”Gür, kumral saçlarının çerçevelediği narin yüzü kıpkırmızı idi.” (Ömer Seyfettin) Bol, verimli, feyyaz ”Oralarda deve dikenleri ve çalı süpürgeleri gür, yeşil, pembe bitmişti.” (Sait Faik Abasıyanık) [isim] Tasa, kaygı, üzüntü ”Bana derler gam yükünü sen götür / Benim yük götürür dermanım mı var?” (Karacaoğlan) ”Gam çekme güzel, nasılsa baharın sonu yazdır.” (Faruk Nafiz Çamlıbel) ”Şu anda bile ölsem gam yemem.” (Haldun Taner) [isim] Atı yönlendirmek için ağzına takılan demir araç ”Kadın dizginleri çekmek istedi fakat hırçın hayvan sert bir boyun hareketi ile gemini kurtardı.” (Haldun Taner) [isim] Anüs Alt taraf, dip Kaba et, kıç, popo Güç veya yüreklilik. [isim] Gülgillerin örnek bitkisi (Rosa) ”Herkes evinin önünü temizlesin, şehir gül gibi olur.” (Tarık Buğra) Bu bitkinin katmerli, genellikle kokulu olan çiçeği g ile biten kelimeler 3 harfli ”Çocuğuna gül gibi bakıyor.” ”Allah bereket versin, gül gibi geçiniyorum.” (Reşat Nuri Güntekin) [isim] Derinden ve patlayıcı yankılı gürültü ”Kapı güm diye kapandı.” ”Göğsünün nasıl güm güm attığını fark eder, ne olur diye meraka düşmekten kendini alamazdı.” (Necati Cumalı) ”Ama sözleri motor gürültüsünün içinde güme gitti.” (Haldun Taner) [isim] Okun, kirişe geçen ucundaki kertik ”Bağ hendeğine sinip tüfeği geze aldım.” (Memduh Şevket Esendal) Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik. [isim] Güneş ”Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı.” (Memduh Şevket Esendal) ”O geceyi çok rahatsız geçiren Rıza ertesi sabah gün ağarırken kalktı.” (Haldun Taner) ”Doktordan gün almam gerekir.” ”Değişiveren şartlar karşısında gün doğmadan neler doğar diye düşündüğü çok olmuştu.” (Ayşe Kulin) Güneş ışığı ”Beş yaşından iki gün aldı.” ”Süleyman kâhya gün atıncaya kadar çadırların arasında dolaştı.” (Yahya Kemal) ”Benim tavukların günü daha dolmamışsa suçlu olan ben miyim?” (Zeyyat Selimoğlu) Gündüz ”Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş.” (Haldun Taner) Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre ”Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da.” (Necati Cumalı) İçinde bulunulan zaman ”Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu.” (Reşat Nuri Güntekin) Zaman, sıra ”Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık.” (Haldun Taner) Çağ, devir İyi yaşanmış zaman ”Zavallı, gün görmedi.” Bayram niteliğinde özel gün ”Bugün Fransızların günü imiş.” Belirli günlerde ev hanımlarının konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı ”Yarın Ayşe Hanım'ın günü.” Tarih. G ile biten 3 harfli kelimeler. Gökçen’i burada ellerinde g Türk Bayrakları olan kalabalık bir halk kitlesi karşıladı.
Bu da ilginizi çekebilir: Caesar online casino bonus codeveya best online casino payouts nj
Vawada slot makineleri ücretsiz ve kayıt olmadan oynayın, casino affiliate website
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK) [isim] Yersiz, beceriksiz, zamansız söz veya davranış, patavatsızlık, pot ”Gerçekçi olmayışı yüzünden, bugün bize tarihî gaf olarak görülen atılımlarla, bu çizgi hayli gölgelenmiştir.” (Haldun Taner) ”Sesinde ve tavrında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen bir gaf yaptığımı zannederek kulaklarıma kadar kızardım.” (Reşat Nuri Güntekin) [isim] Söz, lakırtı [sıfat] Yalan, uydurma. [isim] İşlenmiş deri Kösele Hayvan derisi ”Boya değil altın yaldız vursan manda gönü gibi donuk duruyor.” (Burhan Felek) [isim] Sır ”O gün çözer gibi olmuştu Kütahya çinilerindeki dipdiri renklerin gizini.” (Necati Cumalı) [isim] Demir yolu ile yolculuk edenlerin gereksinimlerinin geniş ölçüde karşılandığı büyük tren istasyonu ”Bu beylerle Selanik garının civarında bazı bahçelerden geçerek gidiyorduk.” (Yahya Kemal Beyatlı) [isim] Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir g ile biten kelimeler 3 harfli ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret ”Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam etmekte idi.” (Samiha Ayverdi) ”Kalktı göç eyledi Afşar elleri.” (Dadaloğlu) Evden eve taşınma, nakil ”Her sene, zamanı gelince İstanbul'un mahallelerinde Boğaz'ın köylerine göçler başlardı.” (Abdülhak Şinasi Hisar) Taşınma sırasında götürülen ev eşyaları Kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleri. [sıfat] Belirli zamandan sonra olan [zarf] Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı ”Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç” (Yahya Kemal Beyatlı) [isim] Görme organı ”İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum.” (Orhan Kemal) ”Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer g ile biten kelimeler 3 harfli bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor.” (Sait Faik Abasıyanık) ”Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı.” (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) ”Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim.” (Ayşe Kulin) Bazı deyimlerde, görme ve bakma ”Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin.” ”O sıralar Avrupa'da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu.” (Nadir Nadi) ”Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu.” (Atilla İlhan) ”Akşam hazırlanmış sofrayı gözden geçirmek için odasından çıktı.” (Ayla Kutlu) Bakış, görüş ”Bu sefer alacaklı gözüyle baktım.” ”Eski oyuncunun gözlerinde şimşekler çaktı, yutkundu.” (Halide Edip Adıvar) ”Kayaların gözüme kestirdiğim bir yerinden aşağı inmeye başladım.” (Reşat Nuri Güntekin) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak ”Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?” (Tarık Buğra) Delik, boşluk ”İğnenin gözü.” ”Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır.” (Sait Faik Abasıyanık) Çekmece ”Masanın gözleri.” Terazi kefesi Kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında bir şeye kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, nazar ”İnsanı gözle yiyip bitirirler.” (Ömer Seyfettin) Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı ”Gözden düşmek. Göze girmek.” Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri ”Göz aşısı.” Bölüm, hane ”Dama tahtasında altmış dört göz vardır.” Bazı yaraların uç bölümü ”Çıbanın gözü.” [isim] Sonbahar 22 Eylül ile 21 Aralık arasındaki mevsim ”Mevsim güzdü, bol üzüm ve incir vakti idi.” (Osman Cemal Kaygılı) [sıfat] Üçgen, dörtgen vb. geometri terimlerinde ”kenarlı” anlamıyla kullanılan bir söz. Recep tayyip erdoğan'ın oğlu.
Harf Sayısına Göre Kelimeler. Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın. Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK) [isim] Yersiz, beceriksiz, zamansız söz veya davranış, patavatsızlık, pot ”Gerçekçi olmayışı yüzünden, bugün bize tarihî gaf olarak görülen atılımlarla, bu çizgi hayli gölgelenmiştir.” (Haldun Taner) ”Sesinde ve tavrında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen bir gaf yaptığımı zannederek kulaklarıma kadar kızardım.” (Reşat Nuri Güntekin) [isim] Söz, lakırtı [sıfat] Yalan, uydurma. [isim] İşlenmiş deri Kösele Hayvan derisi ”Boya değil altın yaldız vursan manda gönü gibi donuk duruyor.” (Burhan Felek) [isim] Sır ”O gün çözer gibi olmuştu Kütahya çinilerindeki dipdiri renklerin gizini.” (Necati Cumalı) [isim] Demir yolu ile yolculuk edenlerin gereksinimlerinin geniş ölçüde karşılandığı büyük tren istasyonu ”Bu beylerle Selanik garının civarında bazı bahçelerden geçerek gidiyorduk.” (Yahya Kemal Beyatlı) [isim] Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret ”Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam etmekte idi.” (Samiha Ayverdi) ”Kalktı göç eyledi Afşar elleri.” (Dadaloğlu) Evden eve taşınma, nakil ”Her sene, zamanı gelince İstanbul'un mahallelerinde Boğaz'ın köylerine göçler başlardı.” (Abdülhak Şinasi Hisar) Taşınma sırasında götürülen ev eşyaları Kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleri. [sıfat] Belirli zamandan sonra olan [zarf] Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı ”Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç” (Yahya Kemal Beyatlı) [isim] Görme organı ”İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum.” (Orhan Kemal) ”Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor.” (Sait Faik Abasıyanık) ”Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı.” (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) ”Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim.” (Ayşe Kulin) Bazı deyimlerde, görme ve bakma ”Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin.” ”O sıralar Avrupa'da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu.” (Nadir Nadi) ”Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu.” (Atilla İlhan) ”Akşam hazırlanmış sofrayı gözden geçirmek için odasından çıktı.” (Ayla Kutlu) Bakış, görüş ”Bu sefer alacaklı gözüyle baktım.” ”Eski oyuncunun gözlerinde şimşekler çaktı, yutkundu.” (Halide Edip Adıvar) ”Kayaların gözüme kestirdiğim bir yerinden aşağı inmeye başladım.” (Reşat Nuri Güntekin) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak ”Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?” (Tarık Buğra) Delik, boşluk ”İğnenin gözü.” ”Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır.” (Sait Faik Abasıyanık) Çekmece ”Masanın gözleri.” Terazi kefesi Kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında bir şeye kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, nazar ”İnsanı gözle yiyip bitirirler.” (Ömer Seyfettin) Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı ”Gözden düşmek.
Bodrumda butik oteller.
Irmaklar gibi taştım Yalçın kayalar aştım Hakka şükürler olsun Geldim sana ulaştım. Sâmih Rifat. Samih Rifat Bey 3 Aralık 1932 tarihinde Ankara’da ölmüştür. [2] Cenaze namazı 4 Aralık 1932 tarihinde Hacı Bayram Camii’nde kılınmış, ardından Cebeci Mezarlığı’nda defnedilmiştir. Yaşadığı son ev Samanpazarı'nda bulunmaktaydı. [3] ^ ”TBMM Albümü 1. Cilt (1920-1950)” (PDF) . TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü. 6 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF) . ^ 4 Aralık 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesi ^ 5 Aralık 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesi. Türk siyasetçi taslakları Türk bürokrat taslakları Osmanlı Trabzon valileri 1875 doğumlular 1932 yılında ölenler İstanbul doğumlu yazarlar Türkiye Millî Eğitim Bakanlığı müsteşarları TBMM 2. Vawada slot makineleri ücretsiz ve kayıt olmadan oynayın.[isim] Güneş ”Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı.” (Memduh Şevket Esendal) ”O geceyi çok rahatsız geçiren Rıza ertesi sabah gün ağarırken kalktı.” (Haldun Taner) ”Doktordan gün almam gerekir.” ”Değişiveren şartlar karşısında gün doğmadan neler doğar diye düşündüğü çok olmuştu.” (Ayşe Kulin) Güneş ışığı ”Beş yaşından iki gün aldı.” ”Süleyman kâhya gün atıncaya kadar çadırların arasında dolaştı.” (Yahya Kemal) ”Benim tavukların günü daha dolmamışsa suçlu olan ben miyim?” (Zeyyat Selimoğlu) Gündüz ”Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş.” (Haldun Taner) Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre ”Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da.” (Necati Cumalı) İçinde bulunulan zaman ”Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu.” (Reşat Nuri Güntekin) Zaman, sıra ”Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık.” (Haldun Taner) Çağ, devir İyi yaşanmış zaman ”Zavallı, gün görmedi.” Bayram niteliğinde özel gün ”Bugün Fransızların günü imiş.” Belirli günlerde ev hanımlarının konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı ”Yarın Ayşe Hanım'ın günü.” Tarih. G ile biten 3 harfli kelimeler. Sizlerde bu alanlara ile ilgi duyuyorsanız Safirbet’e üye olabilirsiniz. 3 Adım 7.
Makaleyi okudunuz "g ile biten kelimeler 3 harfli"
Makale etiketleri: Chatra dom,En pahalı küçük köpek cinsleri